Soruyorum Sadece | I am just asking. |
İşinize dönün! | Go back to work! |
Tam isabet! | Bull's eye! |
Pekala millet, sakinleşin! | All right folks, calm down! |
Şansımı deneyeceğim! | I will take my chances! |
Fikrimi değiştirtme bana! | Don't make me change my mind! |
Değiştin, ama daha iyiye değil! | You have changed, but not for the better! |
Uyanığım! | I am awake! |
Mızıkçılık yapıyorsun! | You are a bad loser! |
Sana bir garezim yok! | No problem with you! No beef with you! |
Körü körüne itaat, itaat değildir. | Blind loyalty is not loyalty. |
Çinli. Üst üste beş gündür burda. | The Chinaman. It is five days in a row now. |
Muhabbetini sevdim. | I like your company. |
Şikayetçi değilim. | I am not complaining. |
O hâlde içeri girin ve soğuk bir şeyler alıp-için. | Well, come on inside and get yourself something cool to drink. |
İyi bir krizi hiç bir zaman israf etme/ boşa harcama. | Never let a good crisis to go waste. |
Bırak halledeyim. | Let me handle it/ Let me sort it out. |
Anlaşmamız hâlâ geçerli mi? | Our deal still stands? |
Er ya da geç, "farklı olan" insanları korkutur. | Sooner or later, "different" scares people. |
Biliyor musun, toprak kandan çok daha kolay temizlenir/ çıkar. | You know, dirt cleans off a lot easier than blood. |
Bizi bölmeye çalışıyorlar. | They are trying to divide us. |
Bunun sana faydası/ etkisi ne oldu? | Where does that leave you? |
Bu konuda hiç kuşku yok. | No doubt about it. |
Tam isabet! | Bullseye |
Pekala, millet, sakinleşin! | All right folks. Calm down. |
Başka çarem/ seçeneğim yok! | I don't have a choice! |
O döngüyü kırmamız gerekiyordu. | We needed to break that cycle. |
Söylediğim şey hâlâ geçerli. | My point still stands. |
Selam, hiç kimse var mı? | Hi, anyone home? |
Buna inanmamı mı bekliyorsun? | Do you expect me to believe that? |
Tarihte hiç bir savaş adil olmamıştır. | No war has been fair in history. / No war has been fair in history. |
Adını koyamıyorum./Adını koyamadım. | I can't put my finger on it. |
Seni unutmadı. | She hasn't forgotten you. |
Pekala beyler eğlence bitti. | OK boys, fun's over. |
Garajı tercih ederim. | I prefer the garage. |
Sana ulaşmayacak/ zarar vermeyecek, tamam mı? | He is not going to get to you, OK? |
Bir karakteri oynayacaksın/ canlandıracaksın. | You will be playing a character. |
Eşyalarımı/ Aletlerimi yerlerine koyayım. | I’ll put my tools away. |
Eline ne geçti? | Where does that leave you? |
Gidebileceğin başka bir yer var mı? | Is there somewhere else you can go? |
Onu ne kadar tanıyorsun? | How much do you know about him? |
Hayatta bazı şeyler olur. | Things happen in life. |
Evet söylediğim şey hâlâ geçerli. | Yes, my points still stands. |
Lütfen devam edin. | Please, go ahead. |
Evdeyim, bugün kardeşimin doğum günü. | Well, I am at hometoday. It is my brother’s birthday. |
Acıyor. | It hurts. |
Bu adamları hemen istiyorum. | I want these guys now/ immediately/ yesterday. |
Pekâlâ bu çok iyi bir fikir. | All right, that’s a very good idea. |
Israr ediyorum. | I insist. |
İkile!/ Yaylan! | Beat it! |
Benim için önemlisin./ Seni önemsiyorum. | You are important to me. |
Fikrim/ İddiam hâlâ geçerli. | Yes, my point still stands. |
Yaz şu mektubu artık! | Just write the letter already! |
Teşekkürler, ama yük olmak istemem. | Thanks, but I don't want to impose. |
Orayı burayı karıştırmayı sever misin? | Do you like snooping? |
Ne olur ne olmaz. | (Just) In case |
Seni yargılayacak en son kişi benim. | I am teh last person to judge you. |
Adalet için gücümün yettiği her şeyi yapardım. | I would do everything in my power to get justice. |
Bu mudur? / Hepsi bu mu? / Böyle mi yani? | Just like that? / That's it? |
Şaka yapıyorsun. | You are kidding. |
Hayat boşa harcanmayacak kadar kısa. | Life is too short to waste./ Life is too short to be wasted. |
İki saat geciktin. | You are two hours late. |
Sanırım ayrılma/ gitme vaktim geldi. | I think it is time for me to leave. |
Her zaman kendisiyle savaşacak birisi kalır. | There is always somebody left to fight. |
Ben yapayım. | Let me do it. |
Biz kendimiz çıkarız. | We will let ourselves out. |
Bence kaybetmeyi hazmedemiyorsunuz. | I think you are a bad loser. |
Çok değiştin, ama iyi yönde değil. | You have changed, but not for the better. |
Bırak halledeyim. | Let me handle it. |
Senin eline ne geçti? | Where does that leave you? |
Hiç bir savaş adil değildir. | No war has been fair. |
Hayat boşa harcanmayacak kadar kısa. | Life is to short to wasted/ to be wasted. |
İki saat geç kaldın. | You are two hours late. |
Bu işi kaybetmek istemiyorum. | I don’t want to lose this job. |
Öğrenci olduğunu bilmiyordum. | I didn’t know you were a student. |
Seni sevmeyi gerçekten istedim. | I really meant/ wanted to love you. |
Aklıma hiç kimse gelmiyor. | No one comes to mind. |
Hiç paramız yoktu. | We had no money. / We didn’t have any money. |
Kendine iyi bakın. | Take good care of yourself. |
John doğuştan yetenekli. | John is a natural. |
Sana şimdi her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyacak. | He will need you now more than ever. |
Bunu anlamanız gerekiyor. | I need you to understand it. |
Bu tam bir kabus! | It has been a nightmare! |
Bunun pazarlığı olmaz! | This is nonnegotiable! |
Bunu bir daha konuşmak yok. | No more of this talk! |
Halledemeyeceğim bir şey değil. | Nothing I cannot handle. |
Çok da iyimser olamayız. | We can’t be too pessimistic. |
Dışarı çıkın! | Come on out! |
Gecelere akarım. | I paint the town (red). |
Benim tarafımdasıni öyle değil mi? | You are my people, right? |
Planım bu. | That’s my plan. |
Hazırlıklı olmalısın. | You must be prepared. |
Sizden tam destek ve saygı bekliyorum. | I need your full support and respect. |
Senden korkuyorlar, sana saygı duymuyorlar. | They are afraid of you, they don’t respect you. |
Bunun karşılığında biz ne elde edeceğiz? | What do we get in return? |
Şehrin en önemli şahsiyetini nasıl ödüllendirebiliriz? | How can we reward the greatest person in the city? |
Evime gitmeme izin verin! | Let me go home! |
Hadi aşağıya gel ve şunu alıp annene götür! | Come on down and get it for your mom. |
O çok önemli birisi. | He is the real deal. |
Senin hatan değildi. | It was not your fault. |
Siparişlerini tam almışım değil mi? | I got it all right? |
Git onu al gel. | Go grab it. |
Her kuralı ihlal ettin! | You broke every rule! |
Aynı dili konuşmuyoruz. | We don’t speak the same language! |
Anlıyorum. | I see. |
Bir düşün, sana mantıklı geliyor mu? | Just think. Does it make any sense to you? |
Ciddiyim, harikaydın! | I mean it, you were amazing! |
Kaybınız için cidden üzgünüm. | I am truly sorry for your loss. |
Sonra konuşuruz, bunu bir düşün. | We will speak later, think about it. |
“Adam” s-i-l-a-h diye kodlanmaz. | “Man” isn’t spelled g-u-n. |
Dökül (konuş)! | Spill the beans! |
Hepimizi güvende tutmaya çalışıyorum. | I’m just trying trying to keep us safe. |
Tetikte kal. | Stay alert/ Liquid. |
Bu iş böyle yapılır. | That is how you get it done! |
Mükemmel iş! | Stellar work! |
Beni gafil avladın. | You took me by surprise. |
Hayırı cevap olarak kabul etmez. | He doesn’t take no for an answer. |
Sana teşekkür etmek istedim. Hepsi bu. | I just wanted to thank you. |
Kusura bakmayın, ama bu işler böyle. | I am sorry, but that is the way it is. |
Yarın başlıyoruz. | We start tomorrow. |
Çok çok uzun zaman oldu. | It’s been too long. |
Bu bizim en önemli önceliğimiz. | It is our top priority. |
Küçük büyük her zafer kutlanmalıdır. | Big or small, every triumph must be celebrated. |
İnsanlar artık gerçeği istemiyorlar. | People don’t want the truth anymore. |
Gerçek çok karışık, insanları gece uyutmuyor. | The truth is messy, it keeps people up nights. |
I have underestimated him. | Onu hafife aldım. |
Dersi kaçırdın. | You have missed the class. |
Bu konu hakkında ne düşünüyorsun? | What do you think about it? |
Benim işim bu. | That is what I do. |
Bu sorunu çözeceğiz. | We will work this out. |
Merak etme. | Don’t worry. |
İşe yaramaz birisidir. | He is useless. |
O işe yaramaz birisi. | He is useless. |
Oraya gitmeye can atıyorum. | I am dying to go there. |
Geldim sayılır. | I am almost there. |
Kaybol! | Get lost! |
Ne güzel! | How beautiful! |
Bu hafta ödemezsek, haciz gelecek. | We pay this week or they will confiscate. |
Kendi adınıza konuşun, başkalarını etkilemek için değil. | Speak for yourself, not to impress others. |
Sadede gel. | Come to the point. |
Acelemiz ne? | What’s the rush? |
Sorun şu ki bu dedikodu yayılmış durumda. | The problem is that the rumour spread. |
Sakin olun, umudumuzu yitirmemeliyiz. | Calm down, we shouldn’t lose our hope. |
O da bir yazar, ama kitabı basılmamış. | She is a writer, too, but unpublished. |
Acilen satılık. | For urgent sale. |
Yoldayım. | I am on my way. |
Pek öyle değil. | Not really. |
Tam olarak değil. | Not exactly. |
Uzun süredir mi burdasın? | Have you been here long? |
Darmadağın oldu! | He fell apart! |
Misafirleri içeri alın, lütfen. | Show the guests in, please. |
Bu işi halledebiliriz. | We can work it out. |
Teklifin nedir? | What is your offer? |