SEARCH
You are in browse mode. You must login to use MEMORY

   Log in to start

level: 2nd February

Questions and Answers List

level questions: 2nd February

QuestionAnswer
Çadır kurabilirsin.You can set up a tent.
Öğle yemeği yemek için yola çıktık.We have set out to eat lunch.
Bu sabah erkenden ofise gitmek için yola çıkıyordum.I was setting off for the office early this morning.
Sonunda Metroya bindim.I ended up taking the Metro.
Metroya binmelisin.You should take the Metro.
Metroya binelim.Let's get on the Metro.
Metrodan inelim.Let's get off the Metro.
Eski bir meslektaşıma rastladım. - karşılaştımI bumped into an former colleague.
eski bir meslektaşa former colleague
Haydi iki laflayalım.Let's catch up a little bit.
Bir şeyi öne sürdü - lafı oraya getirdihe brought up something
daha önce öğrendiğim bir şeysomething I had already found out
bazı ofis dedikodularına kulak misafiri olmakoverhearing some office gossip
Ali biraz paraya geldi. - biraz para kazanmış - miras kalmışAli has come into some money.
Bu meseleyi çözelim. - halledelim.Let's sort out this matter.
Beni pazarlama rolünde üstlenmeyi teklif etti.He offered to take me on in a marketing role.
pis, kötü, iğrençnasty
Kızım tatlılara düşkündür.My daughter is fond of sweets.
Mimoza'yı çok severiz.We are fond of Mimoza.
defalarcatime and time again
en azındanat least
O zaman da..., o seferinde ...On that occasion
yıpranmak, etkisi geçmekto wear off
Anestezinin etkisi geçince,When the anesthetic wore off,
Ali, Veli'ye çiğ et yedirdi. (zorlama ile)Ali made Veli eat raw meat.
Ali Veli'ye çiğ et yedirtti. (ikna ile)Ali got Veli TO eat raw meat.
Ali Veli'ye çiğ et yemesine yardım etti. - yedirdi.Ali helped Veli eat raw meat.
Ali Veli'nin çiğ et yemesine izin verdi. - yedirdi.Ali let Veli eat raw meat.
Ali, Veli'ye çiğ et yedirdi.Ali had Veli eat raw meat.
Cihan'a arabamı tamir ettireceğim. (işi olduğu için yaptırmak)I will have Cihan repair my car.
Dün gece çocuklarıma odalarını toplamasını sağladım.Last night, I had my kids tidy up their room.
Gölün içine tükürmeyin.Do not spit into the lake.
Bu kadardı. -İşte bu.That was it.
Johnny ağladı ve dişçisi de "ağladı".Johnny cried and so "did" his dentist.
Adam yalnızdı, karısı da öyle.The man was alone, so was his wife.
Adam yalnız, karısı da öyle.The man is alone, so is his wife.
Aşırı hava olaylarıExtreme weather events
Pencereler belirsizliği ortadan kaldırır.Windows do away with uncertainty.
Avantajlar iki yönlüdür.Advantages are two-folded.
prefabrik evler - önceden hazırlanmışprefabricated houses
evler imal etmekto fabricate houses
kumaşfabric
Pratik avantaj - uygulamaya yönelik avantajThe practical advantage
belirsizlikuncertainty
Böyle pahalı bir emtiasuch an expensive commodity
Parçalar önceden hazırlanır.Parts are prepared beforehand.
kapısı siyah olan bir arabaa car the door of which is black
kapısı çalınan bir arabaa car the door of which was stolen
Konaklamalodging
biri iddia edebilir ki ....one can argue that
Mümkün olduğuncaas far as possible
bildiğim kadarıylaas far as I know
lisenin ötesindebeyond high scool
kamusal eğitimin genişletilmesithe expansion of public education
Eğitim yerel olarak düzenlenmelidir.Education should be arranged locally.
öngörmekto envisage
önemli bir kısıma considerable fraction
mesleki eğitimvocational education
Meslek Lisesivocational high school
çok kalabalık bir eyalette bilein even a very populous state
Kelimenin tam anlamıyla imkansız.It is literally impossible.
Amcam tam anlamıyla beş parasız.My uncle is literally broke.
Klinik tıp -in clinical medicine
yeterli talimatadequate instruction
eğitmeninstructor
yeterli büyüklükte şehirlercities of sufficient size
Amcam onurlu bir adamdır.My uncle is a man of honour.
yeterli laboratuvarlar el altında.adequate laboratories are at hand.
ulusal çıkarlar doğrultusundain the national interest
gizli yetenekthe latent talent
yıllarca, uzun bir sürefor ages
Asırlarca beklemesin diyeIn order for him not to wait for ages
kılık değiştirerekin disguise
kaynaklanmakto stem from
kökstem
Vadilerde don görülürFrost occurs in valleys
bitişik tepeleradjacent hills
bitişik tepeleradjacent hills
sıra dağlarmountain range
Otobüs binemeyecek kadar kalabalıktı.The bus was too crowded to get on.
Bu çay içilmeyecek kadar çok sıcak.The tea is too hot to drink.
Çay içmek için yeterince sıcak.The tea is hot enough to drink.
tozpowder
barutGunpowder
tüm patlayıcıların en etkilisithe most effective of all explosives
tüm futbolcuların en ünlüsüthe most famous of all footballers
tüm madenlerin en nadirithe rarest of all mines
ekmeğin tamamıwhole of the bread
bütünü, tamamıwhole
samanhay
(to) bir şeyden türetilmek(to) be derived from something
katrantar
Gazyağıkerosene
geniş ölçüde ayrılmış insanlarwidely separated people
Ben ona yardım ediyorum, o da bana.I help her, and she helps me, too.
Ben sevmiyorum, o da beni sevmiyor.I don’t like her, and she doesn’t like me, either.
Ben ondan hoşlanmıyorum, o da sevmiyor.I don’t like her, and neither does she.
Ben ona yardım ediyorum, o da öyle.I help her, and so does she.